Mısır ekmeğini her yapışımda rahmetli babaannem gelir aklıma. Sabahleyin ezanla kalkar, ekmeğini mayalardı. Bizim oralarda evlerin içinde şimdikilerin şömine dedikleri ocaklar vardır, odunla tutuşturulur, sabahleyin sağılan sütleri ve ekmekleri pişirirlerdi. Şimdilerde kalmadı öyle ocaklar, köyler bile modern oldu. Neyse lafı uzatmayayım, ocağını yakar sacı atar ocağın üzerine, her bir ekmeğe yonca şekli vererek pişirir, ineğin sütünü sağardı. Bir yandan mis gibi pişen ekmeğin kokusu, bir yandan kaynatılmş taze süt kokusu buram buram sarar her tarafı. Ekmekler pişerken kahvaltıyı hazır eder, bize seslenir, “haydi sofraya!”. Mis gibi ekmek kokuları yayılır ortaya, isteyen taze sağılmış inek sütü içer, isteyen çay. Kahvaltımızı edip doğru fındık bahçesine güle onaya giderdik. O günler çok eskilerde kaldı. Artık anılarla yaşıyoruz, çocukluğumun güzel anıları… O zamanlar farkında değildim hayatın su gibi akıp gittiğinin, zamanın ne kadar değerli olduğunun… Kızım mısır ekmeğini tatlı sever onun için şeker yerine bal kattım.