Merhabalar tüm, dostlar, arkadaşlar ve değerli takipcilerim.
Sevdiklerimizden ayrılmak, içimi hüzünlendirsede, kavuşma umudunun olması.
Her zaman içimi rahatlatıyor, Rabbime sonsuz hamdu senalar olsun.
Sabahın ilk ışıklarıyla Denizliden yola çıktık.
Afyon karahisar, Ankara yolundan, Kütahya yoluna yoluna varıp.
Osmaneli, Bilecik,Söğüt ve Sapanca istikametinden İstambula vardık.
On dört saat yolculukdan sonra evimize vardık .
Aslında on saatte ev varabilirdik, sabah kahvaltısı, yemek molası ve.
Zeynep Ece’nin ihtiyaclarını gidermek için epeyce benzincilere duraklamak zorunda kaldık.
Neyseki sağ selamet , kazasız belasız döndük , Rabbime hamdolsun.
Seyrü seferimizde ugradığımız yerlerden kalan kareler.
Kütahya yolunda geçince kütahya porselen mağazasına uğradık.
Yol boyunca bir kaç tane var, ilk gördüğümüze girdik.
Bir saatte orada oyalandık.
Sadece kütahya porselen magazası yok, güral porseleninde bir kaç tane yol boyunca mağazası var.
Zeynep Ecenin uyku saatin olması nedeniyle.
Ancak bir tanesini ziyaret edebildik.
Güral porselende aklımız kalmadı değil hani, bir daki seferede oraya uğramak kısmet olur inşallah.
Bize kalsa biz hepsini tek tek uğrardık, küçük çocuk olunca, seyrinimizi ona göre düzenledik.
Sapancadan geçince alabalık yemeden geçmek olmazdı.
Hem dinlenmek amaçlı, hemde karnımızı doyurmak için Maşukiye köyündeki alabalık tesislerinde konakladık.
Köye varınca yol boyunca resterontlar diziliyor.
Biz rahmetli eşimin sağlıgındayken gittiğimiz vadi restorantta gitmeyi tercih ettik.
On beş sene önce görülen köprünün yanından şarıl şarıl dere akardı.
Ayağımızın dibinden akan dereyi seyrederek balığımızı yerdik.
Derenden eser kalmamış, ya çok sıcaklardan kurudu, yada derenin yatagını değiştirdiler, yerine masalar koydular.
anlayamadım ne olduğunu.
Havuzlarda yetiştirilen alabalıklar.
Yediğimiz kiremitte yapılan balıklar, bize tatsız tussuz geldi, nedense eski tadı özeni göremedim.
Kızımda aynı fikirde.
Önceki senerlerde sonbaharda bile gitsek ,yamurun altında keyifle balıklarımızı yerdik.
Bir yandan şelale sesleri, bir yandan derenin akışı.
İçimizi ferahlatırdı,asırlık çınar ağaçlarına düşen yamur damlaları.
Kurulmuş senfoni gibi kulağımızda müzük sesi uyandırıyordu.
Balık menümüz.
Fırında kızartılmış tereyağlı peynir.
Turşu eşliğinde kıvırcık salatası.
Fırında kiremit mantar.
Mantar suda yüzüyordu, uzun yıllar önce ilk fırın mantarı bu lokantada yemiştim.
Tadı hala damağımda,severek ben de her zaman pişiriyorum.
O mantarla bu mantarın arasında dünyalar var.
Mantarın içinde hafif tereyağı ortasında sıcacık erimiş kaşar olurdu.
Tesisin girişindeki muz ağacı.
Kiremitte pişen alabalık.
Menü sadece balıkla sınırlı degil, isteyen etde yiyebiliyor.
Yanında salata, meze siparişide verilebiliyor.
Asırlık çınar ağaçları.
Ağaç şelale.
Şelale.
Şelalenin yandan görünüşü.
Ve mutlu son İstanbul il sınırları.
Eve varış hamdolsun ,yine gitmak nasip olur inşallah.
On dört saatlik yolculukdan sonra, sabahleyin evde yapılan peynir, simit, zeytinle, köy biberi kahvaltısı, insana bal börek yiyormuş gibi geliyor.
Seyrü seferimizden kalanlar bu kadar, sevdiklerinizle beraber, mutlu, huzurlu, sağlıklı sofralarınınız olsun inşallah.
Başka post yazısında buluşmak dileğiyle hoşçakalın.
Bu yazılarda ilginizi çekiyorsa tıklayınız.
Ablacığım günaydın hoş geldin harika bir dönüş yolculuğu olmuş güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle sevgiler…
Teşekkürler Deryacığım,hep beraber inşallah,sende hoş geldin.Sevgiler.